Dünya Bizim Evimiz

Picture1

İnsanın kendini keşfetmesi; ailesine, etrafındaki arkadaşlarına, hayatına giren her çeşit insana, hatta okunan bir yazıya o kadar bağlı ki. Çılgın dayımız ya da üst komşumuz müzik zevkimize el atarak bizi çılgın bir metalci ergene dönüştürüp, ilkokul hocamız yaz tatiline girerken bize verdiği okuma ödevlerinden biriyle, içimizdeki keşfetme ateşini tetikleyebiliyor. Sonuçta Jules Verne’in “80 Günde Devr-i Alem”ini okuyunca dünya turuna çıkmak isteyip, televizyonda Barış Manço’nun gittiği ülkeleri görüp, oralarda olmak isteyen bir neslin evlatlarıyız. O neslin üyeleri olduğu yerde duramayan, gezmeyi ve keşfetmeyi bir hayat amacı haline getiren insanlar. Hani o “Bu sene Interrail yapıyoruz kesin“ diyen bir güruh var ya, onlar da bu neslin üyesi. Yapamasalar da onlar merak ediyor, keşfetmek istiyorlar. Erasmus’a gitmek için ortalama kasan, çalışkan arkadaş; merak etme, biliyoruz senin içinden geçenleri. Duymak, görmek, tanımak istiyorsun. En önemlisi kendini keşfetmek istiyorsun…

Uzaydan Dünya’ya bakıldığında görülen şey denizler ve büyük kara parçaları. Haritalardaki sınırların var olmayan sanal çizgiler olduğunun en net göstergesi değil mi bu? Ege‘nin iki yakası İzmir’le Selanik arasında sayılabilecek benzerlikler, var olan farklılıklardan daha fazla eminim ki. Devletlerin kendini farklılaştırdığı günümüzde gezginler kendilerini tanımlarken genelde „Dünya Vatandaşı“ kalıbını kullanıyor. Nedendir bu? Aynıyız çünkü, Ege’nin bu tarafında da karşı yakasında da aynıyız. En önemlisi de aynı Dünya’nın bir parçasıyız. Gezgin olan kişi yola çıkarken emin; yolda korkacak bir şey olmadığından, zor durumda kalsa da birinin ona el uzatacağından.

Hayaliniz gezmekse aşın dayatılmış sınırları, keşfedin dünyayı. Unutmayın “Dünya bizim evimiz”…


Yorum bırakın